Markanızın hikayesini ne? İşte her şey böyle başladı diye anlatabileceğiniz bir hikayeniz var mı? Logonuz ne anlama geliyor mesela, neden o renkler?
Bunları merak ediyorum çünkü aslında hikaye anlatıcılığının pazarlamanın tamamına sızdığı bir dünyada kendi hikayenizi nasıl anlatıyorsunuz merak ediyorum. Bir markanın doğumu ve gelişimi bir insanın doğumuna benzer. Kendine has renkleri, tarzı, ruhu, karakteri ile doğuyor. Genlerini ise sizin düşüncelerinizden, hayal dünyanızdan, kim olduğunuzdan ve aslında sizin hikayenizden alıyor. Örneğin bizim hikayemiz şöyle başladı:

Yaşam gücünü yaratıcılıktan ve sanattan alan, insanları keşfetmeyi seven, toplum reflekslerini gözlemlemeyi hobisi edinen bir grup arkadaş olarak reklam dünyasını domine eden büyükleri gözlemliyorduk. Fakat çoğunun ortaya koyduğu işler vasattan hallice, loş vizyonlarının ışığında net seçilmiyordu. İnsan iletişiminin ve hatta temel haklarının dahi bulanık olduğu bir yerde marka iletişiminin ne derece şeffaf yapıldığını gözlemlemek yıldızları gözlemlemek kadar heyecan vericiydi. Hala öyle. Hikaye anlatmaya hevesliydik hayal dünyamızın odalarında oturup farklı olanı düşünmekten kendimizi alıkoyamıyorduk.
Dijitalin evrimini, bir bilim olarak pazarlamanın global dünyada giderek artan yükselişini, geleneksel reklamın boynu bükük mağdur tavrını gözlüyor, her gün bu düşünceler gölgesinde marka danışmanlığı ve ajans hizmeti veren organizasyonların içinde veya kurumsal şirketlerin pazarlama departmanlarında günlük rutinimize devam ediyorduk. Akşamları iş çıkışı Netflix and Chill saatlerini iple falan çekmiyor, zamanımızı pazarlamada dijitalleşmeye ve etkili içerikler üretmeye harcamak istiyorduk. Hemen her gün bir araya gelip yepyeni fikirleri kovalıyor dünyanın dijitalleşmekle kalmayıp ne derecede reklamcılık, marka iletişimi ve dijital içerik sanatını aynı noktada birleştirebildiğini inceliyorduk. Düşüncelerimizde, arkasında fikir olan işler üretmek, iplerimizi koparmak ve her açıdan özgür yaşamak vardı. Niyeti bozmuştuk yani. Bu gizli kapaklı düşünceler ve kedilerin yanında geçirilen saatler sonucu neden her birimiz farklı olmamaktan yakınıyor ama kendi yolumuzda yürümeye cesaret edemiyoruz dediğimiz bir an geldi. İngilizce'nin gettolarda konuşulan sokak ağzında “gizli kapaklı işler" anlamına gelen Hugger-Muggerın hikayesi aşağı-yukarı böyle başladı. Her şeyin sebebi bir kedi cümlesindeki ingiliz kedisini (kedimi) ve bir zamanlar Ankara Anlaşması ile Londra'da ofis açma kısmını şimdilik geçiyorum. O hikaye bizim değil benim hikayem.
Reklamcılığın ajansların kaotik yapısından daha fazlası olduğunu, daha keyifli olduğunu biliyorum. Bunun bir marka hikayesi yaratma, o hikayeyi markanın dilinde, onun mimikleri, onun ses tonu ile anlatabilme sanatı olduğunu düşünüyorum. Şanslıyım ki aynı düşüncelere sahip, farklı bir şey ortaya koyma isteği ile çalışan bir ekip olarak bugün hem en yakın arkadaş grubu hem de iş arkadaşlarıyız. Ama artık gizli kapaklı buluşmaların bir kısmını önce video toplantılara sonra kendi hayal dünyalarımıza taşıdık. Yepyeni bir yolculuk başladı.
コメント